Ne Gezer Aşk Dağlarda?

(Bölüm 1)



(Bölüm 2)



(Bölüm 3)



(Bölüm 4)



NE GEZER AŞK DAĞLARDA (WHAT LOVE DOINGS IN MOUNTAINS?)

KÜNYE

Yönetmen : Yunus Emre Fırat
Senaryo : Yunus Emre Fırat

OYUNCULAR

Burak Sarimola : Hasan
Ezgi Asaroglu : Ayse
Özlem Çinar : Zeyno
Aydin Sigali : Ağa
Orhan Simsek : Remzi
Y.Emre Fırat : Dış Ses

Özet

Yüz yıllık bir efsane olan Hasanboğuldu'dan uyarlanan bir film.Yunus Emre Fırat,bu filmi bitirme tezi olarak çekmiş.California Independent Film Festival'da kısa film dalında "En İyi Yabanci Film" ödülünü kazanmış.Reno Film Festivalinde yabanci film finalisti olmuş ve bir çok festivalde gösterime girmiş.

Değerlerndirme

''Amerika'nın önemli film okullarından Chapman Üniversitesi'nin düzenlediği film yarışmasında 'en iyi film' ve 'en iyi senaryo' ödüllerine layık görülen Yunus Emre Fırat, okul hayatında gösterdiği başarıyla da 'Einstein' ödülünü aldı. Chapman Üniversitesi Dodge Film ve Medya Sanatları Koleji'nin 10 yıldan bu yana geleneksel olarak düzenlediği yarışmada üç ödülü birden almayı başaran ilk öğrenci olan 23 yaşındaki Fırat'ın hedefi, Oscar'ı Türkiye'ye getirmek. Altınoluk Kazdağları'nda çekimleri gerçekleştirilen "Ne Gezer Aşk Dağlarda" adlı filmi ile Amerikalı profesör, yönetmen ve sanatçıların ilgisini çeken Fırat, filmin senaryosunu Kazdağları'nın en trajik aşk hikayesi "Hasanboğuldu" dan esinlenerek yazdı. Dünya çapında 150'ye yakın öğrencinin başvurduğu yarışmada birincilik kazanan Fırat, filmde bir taraftan aşkın her şeyden üstün olduğunu vurgularken, diğer taraftan da acımasız töreleri eleştiriyor.

Kazdağları'nın arasında sıkışmış küçük bir köyde yaşayan Hasan'ın ölümsüz aşkının dramatik bir dille perdeye yansıtıldığı filmde; Burak Sarımola, Özlem Çınar, Ezgi Aşroğlu, Aydın Sigalı, Kemal İnci, Nurhayat Boz, Alican Yarka rol aldı. İlk, orta ve lise hayatı boyunca müzik ve tiyatro ile ilgilenen Fırat'ın, filmlere olan ilgisi 10 yıl önce başlamış. Evlerinde gerçekleştirilen film çekimleri sırasında, yönetmenliğin ve yapımcılığın arka perdesini gören Fırat, liseden mezun olduktan sonra Amerika'nın Kaliforniya eyaletinde Chapman Üniversitesi Film Okulu'- nda sinema eğitimine başlamış. Başta ailesi olmak üzere tüm hocalarının da kendisine büyük destek olduğunu belirten Yunus Emre Fırat, "En büyük hedefim Oscar'ı Türkiye'ye getirmek. Bu çok büyük ve ulaşılması güç bir hedef. Ancak çok çalışarak bu hedefime ulaşmaya çalışacağım" diyor.''>(1)

Bizden bir yönetmen,bizden bir hikaye,bizden bir film.Ve ardından gelen başarılar.Gerçekten gurur verici.Yunus Emra Fırat,yıllardır dilimizde dönüp duran ama bir türlü eyleme geçiremediğimiz düşlerimizden birini gerçekleştirmiş.Biz'e ait olanı,Anadolu'yu,bir Anadolu efsanesini filme almış.Bu yönüyle,bu ödülleri almasa bile takdiri haketmiş.

Filmin başarısında,görüntü yönetmeninin de etkisi tartışılmaz.Çekim yapılan güzelliği bütün ihtişamıyla objektife taşımış.Yunus Emre Fırat'ında aşağıda linkini verdiğim ropörtajında söylediği gibi;ufak tefek hatalar var ama filmin samimiyeti karşısında dikkat bile çekmiyor.

Kısaca,Anadolu efsanelerinden esinlenilmiş,çok hoş bir film.Yunus Emre Fırat'ın yeni çalışmalarını bekliyoruz.

Film ile ilgili yapılan kısa bir ropörtaj için lütfen tıklayın

5 Dakka

İzlemek İçin Tıkla

Künye

Yönetmen : Ali Şentürk
Senaryo-Kurgu: Ali Şentürk
Kamera : Ali Şentürk,Cumali Öndüç

Oyuncular:

Ali Yılmaz
İrfan Çevik
Cumali Öndüç
Selin Yiğit
Metehan Dönertaş

Öykü

Nokia n series kısa film yarışması için hazırlanan bir film.Yarışma formatı gereği 5 dakikalık bir kısa film nasıl hazırlanır sorusundan yola çıkmış ve Nokia N serisi kısa film yarışması'nda finale kalan ilk 10 kısa filmden birisi olmaya hak kazanmış.


Değerlendirme

Ali Şentürk tarafından Nokia N serisi kısa film yarışması için hazırlanan 5 dakika filmi Panasonic pv-gs33 kamera ile çekilmiş.5 dakika ismi yarışma kurallarından biri olan,kısa filmlerin maximum 5 dakika ile sınırlı olma zorunluluğuna tepki olarak konulmuş.

Film,daha başladığı gibi amatör bir yapım olduğunu farkedebilirsiniz.Ana karakterin yürüdüğü sahneler hatalı aks atlamalarıyla dolu. (48. sn.deki kesmede hatalı kurgu yapılmış,aynı şekilde 1.37'deki kesme de hatalı.aks atlaması olmuş.yani karakter ekranın sağından soluna atlıyor)

Bir diğer dikkat çeken durum ise,sahneler arasında bariz renk farkının olması.Yolda yürüyen karakterin sahneleri ve otobüs durağında bekleyen kişilerin sahneleri aynı saatlerde ve aynı mekanda çekilmiş.Işık yetersiz,renkler kötü,zaman zaman kamera sallanıyor.Fakat yan hikayelerin anlatıldığı sahnelerin ışığı ve renkleri çok güzel,kamera sabit .(Acaba bunda iki farklı kameramanın etkisi olabilir mi?)Yan hikayeciklerde,yukarda belirttiğim, 1.37'deki aks atlamasını saymazsak pek bir hata yok.(bir de 3.17'deki kesmede karakterler yakın planda önce 3'lü sonra 2'li-2'li gösterilse daha hoş -doğru- olurmuş)

Kurgu enteresan şekilde hem güzel hem de kötü.Örneğin ilk sahnede,sırada oturan karakterin uzak planından,yakın planına geçiş sinema filmi tadında,doğru bir kesme.Aynı şekilde paralel kurgularda hoş.Ama ilerleyen sahnelerde yukarıda da belirttiğim gibi hiç olmayacak hatalar göze çarpıyor.Keza görüntü kalitesi ve çekimler içinde aynısı geçerli.Bir iyi bir kötü..

Konu iyi fakat 5 dakikaya tamamlayabilmek için planlar gereksiz yere uzatılmış.Daha dinamik olabilirdi.Seslendirme ise stüdyoda yapılmasına ve iyi bir metin olmasına rağmen çok kötü.Keşke daha profesyonel biri tarafından seslendirilseymiş.

Bütün bunlardan yola çıkarak,yönetmenin sinemaya hevesli,yetenekli ama bu konuda kendini geliştirmeye ihtiyacı olan bir arkadaş olduğu kanısına vardım.Yarışmada ilk 10'a girmesiyle de gelecek vadeden bir yetenek olduğunu gösteriyor.

10 Minuta



KÜNYE

Yönetmen : Ahmet İmamovic
Senaryo : Srdjan Vuletic

2002

Özet

2002 yılı Avrupa Film Ödülleri'nde en iyi kısa film olmaya layık Ahmet İmamovic imzalı 10 minuta (10 dakika) izleyiciye çok şey anlatan bir film.Film Boşnakça ve İngilizce altyazılı.Ama kisa-film.net farkıyla Türkçe altyazılı olarak izleyebilirsiniz.

Değerlendirme

Ahmet İmamovic,10 minuta isimli kısa filminde 1993-1994 yıllarında meydana gelen Bosna Hersek savaşını ele almış.Değindiği konu,yaşadığımız dünyanın en acı gerçeklerinden birisi.İtalya'da bir Japon turistin tatilde çektiği fotoğraflarını tab ettirdiği 10 dakika içerisinde,farklı bir coğrafyada,Bosna- Hersek'te bir hayat mahvoluyor ve çok büyük bir vahşet yaşanıyor.Sadece 10 dakikada..

Filmin,İtalyan fotoğrafçı,Japon turiste son teknolojiyle artık fotoğrafların sadece 10 dakikada tab edilebildiğinden bahsediyor.Gerçektende,teknoloji sadece fotoğraf alanında değil,her alanda çok gelişti.Hayatta bir çok şey eskisine göre çok daha kolay.Belkide bu hızlı gelişime ve kolaylıklar başımızı döndürdü.Kendimizi çok kaptırdık.Baş döndürücü bir hızla gelişen dünyada,küçük oyunlarımıza kendimizi çok kaptırdık.Etrafımızda olup bitenlere duyarsızlaştık. Fimdeki,Japon turist biziz aslında.Biz 10 dakikada tatil fotoğraflarımızı tab ettirirken,günlük hayatımıza, eğlencemize devam ederken,dünyanın farklı bir köşesinde mahvolan hayatları unuttuk. Hergün işe,okula gidip gelen,akşamları saatlerce ekran karşısında aval aval televizyon izleyen,şimdi bilgisayar karşısındaki,şimdi televizyon başındaki,şimdi ailesiyle gülüp eğlenen,belki sokaklarda el ele gezinen bizleriz.Hepimiz iyi niyetli ama (belkide farkında bile olmadan) duyarsızlaşmış Japon turisleriz.

Peki Memo?! Kanlar içindeki annesi..Paramparça olmuş babası..Bir anda öksüz..yetim kalmış küçük kardeşi..Peki Bosna-Hersek'te,Afganistan'da,Irak'ta, Çeçenistan'da, Filistin'deki binlerce,onbinlerce Memo?!..Ve daha niceleri..

Bizler,İtalyan fotoğrafçının bizlere sunduğu ''10 dakika'' mucizesine daldık. (Fotoğrafçıya sen medya dersin ben Amerika..ne farkederki..) Fotoğrafı tab ettirmek suç değil,günah değil.Ama mesele o fotoğraf makinasının objektifini,ara sıra da olsa acının düştüğü yüreklere çevirmek.Onların farkında olduğumuzu,duyarsız kalmadığımızı onlara ve dünyaya göstermek.Bilmeyene öğretmek,unutana hatırlatmak.''Siz yataklarınızda rahat uyurken,dünyada birileri zulüm altında'' demek.İşte Ahmet İmamoviç,bunu yapmış.

Belki,bunu yapmasıyla Memo için bir şey değişmedi.O hala gözleri önünde can veren annesine ve babasına ağlıyor.Ama en azından,dünya ona kayıtsız değil artık.Birileri onun durumunu biliyor.Birileri ona yürekleriyle de olsa,dualarıyla da olsa destek oluyor.Birileri ona bu zulmü yapanlara lanet okuyor.Memo artık yalnız değil.Filmi izleyen,onun acısına tanık olan binlerce yürek onunla.Filmin teknik detaylarına girmeyeceğim.Derdini çok güzel anlatıyor.Tek diyeceğim: Yüreğine sağlık Ahmet İmamovic..

Spin



KÜNYE

http://www.doubleedgefilms.com/

Yönetmen-Senarist-Müzik-Kurgu: Jamin Winans

2006 Almanya

OYUNCULAR

DJ : Hayz II

ÖZET

Filmin afiş sloganı açıklıyor aslında herşeyi.
-''Two turntables and a time machine''-(İki turntable ve bir zaman makinesi)Film,Alman yapımı.Fakat,filmde hiç diyalog yer almadığı için gönül rahatlığı ile izleyebilirsiniz.

Değerlendirme

35 film festivalinden ödül toplamış,60 festivalde gösterime girmiş bir kısa film olduğunu göz önüne alırsak,son yılların en iyi kısa filmi diyebiliriz Spin için.Hiç diyalog gerektirmeden derdini anlatabilien çok orjinal bir senaryo fikri,bir parça kelebek etkisi tadı,konsepte uygun ritmik müzikler ve bu ritme uyumlu,müthiş bir kurgu.Tek kelimeyle mükemmel!

Filmin senaristinin,yönetmeninin,müziklerinin ve kurgusunun aynı elden çıktığını düşünürsek,on parmağında on marifet deyiminin örneklemesini,cümle içinde kullanılmış halini görebiliriz.
(Gerçi bu da bir şey mi?! Bizim amatör kısa filmciler arasında öyle ''yetenekler'' var ki,yapımcı,senarist,yönetmen,yardımcı yönetmen,sanat yönetmeni,ışık şefi, devamlılık sorumlusu,kurgu..Hepsinde kendi ismi.5 dakikalık filmde 3 dakika kast geçiriyorlar.

Arkadaşlar bırakın başkaları sizi övsün.Yazan/yöneten yazmak çok mu zor?Lütfen,egonuzu tatmin etmek için kavramların içini boşaltmayın.Gerçekten hakettinizi düşünüyorsanız yazın sanat yönetmeni başlığının altına isminizi.Ki bu amatör yapımlardaki bu tarz kastlar,izleyiciler nezdinden sizleri yüceltmek yerine, hatalarla dolu amatör bir filmdeki ''o şahane kast'a'' bakarak,sadece gülümsetiyor.)

Spin filmine dönersek..

Teknik açıdanda aşmış,profesyonel bir yapım.Kast kısmında gördüğünüz gibi profesyonel ışık yardımı alınmış.Çerçeveleme yönetmenin tercihine kalmış bir şeydir. Çerçevelemeleri filmin yapısına uygun olarak dikkat dağıtmayacak ve sahnelere özel anlam yüklemeyecek şekilde,klasik usül takip edilerek düzenlenmiş.Filmi,bir kaç kez izledim.Ne bir aks atlaması ne de hatalı bir kesme.Tadından yenmeyecek bir kurgu.

Amatör kısa filmciler, Spin'i izleyerek,çerçeveleme nasıl yapılır,kalabalık ortamda aktüel kamera nasıl kullanılır,kesme nasıl olmalıdır..kısaca kısa film nasıl yapılır dersi alabilir.Mükemmel bir film.Spin,aldığı ödülleri kesinlikle hak ediyor.

Gülümse



KÜNYE

Yönetmen: Hasan Tolga Pulat
Yönetmen Yardımcısı : Cenker Ekemen
Senaryo: Hasan Tolga Pulat - Tuncay Tunca

Oyuncular

Küçük Kız: Ekim Ekemen
Genç Kadın: Esra Yurtsever
Genç Adam: Emre Kavuk
Yemci Kadın: Melek Ekemen
Garson: Levent Berber
Kasap: Mustafa Üstündağ
Görüntü Yönetimi & Kurgu : Teddy
Işık: Sertaç Kasaplar - Sunay Terzioğlu
Fucus & Puller: Leyla Kahraman - Engin Kılıçatan
Catering: Esra Sancar Barlas
Müzik: Melih Kibar - Sucu Çocuk


Özet

Küçük bir kız çocuğu elindeki kağıt mendilleri satmaktadır. Bu arada bankın birinde ağlamakta olan genç kadını fark eder. Genç kadına bir süre gülümseyerek baktıktan sonra elindeki kağıt mendillerden birini kadına verir ve uzaklaşır. Kadın küçük kızın ardından bakarken yüzünde tıpkı küçük kızın gibi bir gülümseme belirir. Belkide bu gülümseme herşeyi değiştirebilir.

Değerlendirme

Gülümse filminin öyküsü aslında bildik bir öykü.(Tavuk suyuna çorba kitaplarından hatırlarsınız) -yanılmıyorsam- 9 Eylül Üniversitesi öğrencilerinden Hasan Tolga Pulat tarafından senaryolaştırılıp,filme alınmış.

Teknik anlamda baktığımızda başarılı bir film.Filmin en başındaki bir aks atlamasını saymazsak güzel bir kurgu.(Kızın sırada oturduğu sahnede ufak bir atlama var)Işık kullanımıda güzel.

Senaryo ilk anda,izleyende bir gülümseme bıraksa da sonradan düşününce aslında yine de mutluluğu paraya endeklesmiş hissi verdi bana.2. kişiden sonra mutlu olan herkesin gülümse nedeni para ile ilişkili.E ne oldu bizim gülümse,mutlu ol,mutlu et felsefesi?:)


Kafama takılan bir nokta da bu ve benzeri klip tadındaki filmlerin,kısa film kategorisine sokulup sokulamayacağı.Çünkü bu tür yapımlar,yola senaryoyu parlak bir fikire dayandırarak çıkıyor.Ama çoğunlukla o fikirden öte geçemeyip ve senaryonun diğer temel öğelerini boşluyor.(Önerme, Karakter, Olay Örgüsü, Giriş, Gelişme, Çatışma, Final, vb.)

Senaryo dersinde ilk öğretilen şeylerden biri budur.Çatışması,gelişmesi olmadan bir senaryo olmaz.Kendi adıma,en azından kısa film alanında bu kadar kasmanın alemi olmadığını düşünüyorum.Bunun kurmacası var,deneyseli var,envai çeşit kategorisi var.Kurmacanın öğeleri eksikse,atarsın deneysel kategorisine,yine kısa film olur. Sanırım festival jürileri de böyle düşünüyor ki; ''Gülümse'',Altın Koza Öğrenci Filmleri Festivali'nde ön elemeyi geçip,finale kalmış.

Pamuk Prenses 2

(Bölüm 1)



(Bölüm 2)



(Bölüm 3)



KÜNYE

Yönetmen: Barış Bayraktar
Senaryo: Barış Bayraktar & Berk Temeller

OYUNCULAR

Akasya Asıltürkmen
Erkan Can
Serhat Özcan
Levent Tülek
Ozan Dağgez
Burak Gürpınar
Hakan Gerçek
Kerem Kıpçak
Rahmi Kerim Özkan

Yıl: 2005

Özet

Patronun,uyuşturucu nakliyatını yapan Şevket ve Selim yolda 4 kişi tarafından soyulurlar.Soygunu planlayan filmin tek kadın karakteri Füsun'dur.Ona Punk,Zehir ve Nuri eşlik etmiştir.Füsun ve 3 arkadaşı soygundan vurdukları uyuşturucunun bir kısmıyla alem yaparlar.Bu sırada soygunu öğrenen Serdar (patron),olayı çözüp,malları geri getirmesi için yakın adamı Selim'i görevlendirir.Pamuk Prenses 2 karmaşık kurgusu ve hızlı ritmiyle izleyenleri sıkmayan,son yılların en tartışılan kısa filmi özelliğine sahip.

DEĞERLENDİRME

Pamuk Prenses 2 gerek senaryosu,gerek oyuncu kadrosu gerekse kurgu tekniği ile son yılların en çok tartışılan kısa filmi.Aynı zamanda kısa filmin,sadece festivallere mahkum olmadığının,iyi bir tanıtım stratejisi ile çok daha geniş kitlelere ulaşabileceğinin bire bir göstergesi..

Film,internette 2 milyon kişi tarafından indirilmiş.Bir diğer özelliği ise korsana düşen ilk kısa film olması.(Tabi bunda yönetmen Barış Bayraktar'ın filmin DVD'sini korsan satıcıya kendi elleriyle teslim etmesinin etkisi tartışılmaz:) bu da bir tanıtım stratejisi)Filmin maliyeti Barış Bayraktar'ın belirttiğine göre sadece 300 milyonluk yemek maliyetinden ibaret.Oyuncuların hiçbiri para almamış.Kamera,Ekmek Teknesi'nden,silahlar,Pana Film'in desteği ile Kurtlar Vadisi'nden,arabalar bir galeriden,ışık ise Maltepe Üniversitesi'nden temin edilmiş.''Para var huzur var,tabi çeker adam'' diye bok atmaca yok yani.Barış Bayraktar,didinmiş,uğraşmış çekmiş filmi.

Pamuk Prenses 2 filmi daha ilk fragmanları yayınlanmaya başladığı anda büyük tartışmalar başlattı.Bir kesim,işte sonunda Türk yönetmenler arasında da Hollywood ve Avrupa sinemasına benzeyen,farklı senaryo ve kurgu teknikleri uygulayan bir yönetmen çıktı dedi.Bir diğer kesim ise yönetmen Barış Bayraktar'ı,Guy Ritchie,Tarantino özentisi olmakla suçladı.

Gerçektende filmi izlediğimizde,hızlı çekimler Guy Ritchie'yi hatırlatıyor.Senaryoda işlenen konu ve replikleri se Tarantino hissi veriyo.Filmde kullanılan kurgu tekniği ilk kez Tarantino tarafından 94'de Pulp Fiction ile ünlü oldu.Ve ondan sonra değişik varyasyonlarını farklı filmlerde görmeye başladık.Aynı kurgu mantığını Pamuk Prenses 2'de de görüyoruz.

Pamuk Prenses 2'de bu tekniklerin kullanılması özentilik midir?

Özentilik olarak adlandırılabilir.Ama şunu unutmamak lazım;Barış Bayraktar'a özenti dersek Tarantino'yada özenti dememiz lazım.Çünkü Tarantino filmleri de baştan aşağı alıntı ve göndermelerle dolu.Tarantino alıntı ya da kopyalama yaptığında gönderme,bizden biri yaptığında çalıntı,özenti oluyor.Aynı şekilde,Yılmaz Güney'in,Sadri Alışık'ın,Cüneyt Arkın'ın western filmlerini unutmayalım.Her yönetmenin üzerinde ister istemez bir başka yönetmenin etkisi oluyor.Ya da yönetmen bilinçli olarak bir ekolü tercih ediyor.Aynı şekilde,Pamuk Prenses 2'de de yönetmen filmi çekerken Guy Ritchie ve Tarantino etkisinin farkındadır ve izleyicinin de farkına varacağını hesaba katmıştır.Tahminimce bu eleştirileri de göze alarak çekmiştir filmini..Hızlı çekimler Ritchie'nin üzerine tapulu değil,kara film sadece Tarantino'ya ait değil.Filmine yakışacağını düşünürse,her yönetmen bu teknikleri istediği gibi kullanabilir.Filmin yapaylığı ile ilgili ise yönetmeni "masallar da öyle değil mi zaten? hepsi aşırı yapay. ben de bunu filme yansıtmak istedim." diyor.

Eleştirileri bir kenara alırsak,olumlu-olumsuz eleştiren herkesin birleştiği tek bir nokta var: Erkan Can'ın oyunculuğu.Erkan Can,her zamanki gibi objektifin karşısında devleşmiş ve harika bir oyunculuk sergilemiş.Normal bir kısa filmde,göze batabilecek ve seyiriciyi sıkabilecek uzun replikler,Erkan Can sayesinde muhteşem bir tad veriyor.

Akasya Asıltürkmen'in oyunculuğu ise pek tatmin etmiyor.Senaryodaki boşluktan kaynaklı,amacı,nedeni,nasılı havada kalmış bir karakteri,oyunculukta kurtarmamış.İki kere tekrarlanan uzun dans (edemeyiş) sahnesi,''malı bol bulduk saçalım anasını satiim'' sahneleri sıkıcı.Serhat Özcan ve Levent Tülek ise iyi bir ikili oluşturmuş.Fakat içine düştükleri olayın vahameti karşısındaki tepkisizlikleri ve gevşeklikleri,karakterin ''salak'' imajını bile aşıyor ve göze batıyor.Eğer ki düşünürsek,öleceği kesin olan bir insanın davranışları çok daha farklı olması gerekirdi.Ama senaryoda komedi unsurunu ön plana çıkarmak için malesef bu noktaya gereken önem verilmemiş ve bu iki karakterde ilk sahnelerde iyi bir başlangıç yaptıkları halde,filmin sonunda absürtleşmişler.

İnternette Pamuk Prenses 2 ile ilgili araştırma yaparken,film hakkında gözüme çarpan en güzel yorumlardan biri de Ekşi Sözlük'ten kilroy'un yorumu oldu:''10 sene önce çekilse efsane olabilirdi, lakin şimdi ulaşabileceği maksimum mertebe başarılı bir tarantinesk olmaktır.bu bağlamda sinemaya getirdiği yenilik (varsa) ancak türkiye çapındadır, dünyada bu tarantinovari filmlerden yüzlercesi çekilmiştir şimdiye kadar..''

Pamuk Prenses 2,artısıyla eksisiyle son yılların en ses getiren ve tartışılan kısa filmi.Ve kısa filmi geniş kitlelere taşımasıyla,bu alanda ayrı bir yeri hakediyor.Daha iyi olabilirdi,şu şu hataları olmayabilirdi vs..Bu filmin,bir üniversite bitirme tezi olduğu göz önüne alırsa Barış Bayraktar büyük iş başarmış,tebrik etmek gerekiyor.Eleştiriler elbetteki olmalı.Ama ''Laa bu da film mi? Gidin Kurtlar Vadisi'ne film nasıl olurmuş görün'' şeklindeki eleştiriler yakışmıyor.Türkiye'de kısa film zaten daha doğum evrelerinde,yavaş yavaş gelişiyor.Genç sinemacılarımıza yapıcı eleştirilerde bulunmak en doğrusu olur.Lütfen,elinizden geldiğince destek olun.Maddi anlamda olamıyorsanız,eleştirilerinizle,takdirlerinizle..

Başyapıt



KÜNYE

Yönetmen : Tuna Kiremitçi
Senaryo : Tuna Kiremitçi
Görüntü Yönetmeni:
Kurgu : Ali Ercivan

OYUNCULAR

Okan Yalabık
Akasya Asıltürkmen
Gözde Yılmaz

ÖZET

Dokuzuncu senfoni'yi kendisinin bestelediğini sanan adamın hazin öyküsü.Başyapıt,2003 yılında düzenlenen izmir Kısa Film Festivali en iyi konulu film ödülünü almış.

Değerlendirme

Başyapıt,son dönemde adını magazin basınında sıkça duyduğumuz yazar Tuna Kiremitçi tarafından 2003 yılında çekilmiş.Tuna Kiremitçi'nin Buluşmalar (2004) ve kendisininde rol aldığı Devridaim (1997) iki kısa filmi daha var.Büyük Firar isimli kısa filmin ve Yağmur Zamanı dizinin ise senaryosunu yazmış.(Bu ön bilgiyi,konuya uzak ulan arkadaşlar için Tuna Kiremitçi de nereden çıktı dememeleri için verdim)

İnternette film hakkında yapılan yorumlara bir gözattım.''Okan Yalabık çok yakışıklı'', ''Tuna Kiremitçi çok şeker'' geyiklerinden öteye gidememiş.Çok şaşırmadım yani:)

Başyapıt,İzmir Kısa'dan en iyi kurmaca ödülünü almış bir film.Bu ödülü almasındaki en büyük artısı,kesinlikle yetenekli oyuncuları.Film çekildiği zaman ne Okan Yalabık ne de Akasya Asıltürkmen bu kadar ünlü değildi.Ama görünen o ki;ikisi de o zamanda yetenekliymiş.Oyunculukları harika.

Tuna Kiremitçi'nin yönetmenliğine gelince,sadece bir sahne hariç beğendim.Okan Yalabık,çay bahçesinde şarkı söylerken,tam şarkıyı bitirdiği sırada geçilen bir genel plan var.Kollarını iki yana açıyor,bütün çay bahçesi görünüyor.O plana geçmek için bir önceki planda 2. orta olarak tabir ettiğimiz bel planı ya da yakın plan kullanılmalıydı.O sahnedeki detaydan,genele kesme bir parça rahatsız ediyor.Onun dışında hatalı bir geçiş yok.Çerçevelemeler zaten yönetmenin tercihidir,ben kendi adıma beğendim.(Yakından-Genel'e geçiş olur aslında.Ama sadece özel durumlarda. Mesela,tam uçurumdan yuvarlacakken kenara tutunan bir adam düşünün.Adamı genel planda görürüz,oradan el detayı alınır.Ya da tam tersi.Bu tarz durumlar hariç detaydan,genele kesme kullanımları hatalı kabul edilir.)

Senaryoda farklı bir konu ele alınmış.Fakat,bu kadar yetenekli oyuncular tarafından canlandırılmasa film aynı başarıyı gösterir miydi tartışılır. - izleyen bir çok arkadaşımdan ''Orhan Veli okuyacağını önceden tahmin ettim'' şeklinde bir tepki aldım.Bu da böyle bir istatistik olsun:)-

Özetle,sıkmadan izleten eğlenceli bir film olmuş.Tuna Kiremitçi'nin diğer filmlerini de yakında yayınlayacağım.;)



Silent City



KÜNYE

Yönetmen : Ruari Robinson
Senaryo : Ruari Robinson

OYUNCULAR

Garvan Mcgrath
Cillian Murphy
Don Wycherley

ÖZET

Fifty Percent Gray adlı ilk profesyonel kısa filmiyle 23 yaşında Oscar'a aday olan İrlandalı Ruairi Robinson'ın yeni kısa filmi.İngilizce bilmiyorsanız fazla takmayın.Çünkü filmde sadece öenmsiz bir kaç diyalog var.Yani fazla bir şey kaçırmıyorsunuz.

Değerlendirme

Filmi izledikten sonra insanda bir ''vay gavur yapıyor abi'' hissi oluşuyor ister istemez.Ruari Robinson,özellikle özel efekt alanında aşmış İrlandalı bir genç.Fifty Percent Gray adlı animasyon kısa filmiyle daha 23 yaşında Oscar'a aday gösterilince dikkatleri üzerine çekti.Sitesinde anlattığına göre fırsat bu fırsat deyip Hollywood'da çalmadığı kapı kalmamış.''Abi ben özel efekt işinden iyi anlıyorum,aklımda bişeyler var,bana oyuncu bulun,az para verin,bakın neler yapıyorum'' demiş.IMBD'de filmle ilgili sayfaya bakarsak,kendisine gayet güzelde destek çıkılmış.

Prodüksüyon desteği,gördüğünüz özel efektlere değil oyunculara ve kostüme verilmiş.Bu arada oyuncular biz Türk izleyicileri için pek tanıdık durmuyor ilk anda.Şöyle bir hatırlatma yapalım.Oyunculardan Cilian Murphy (28 Days Later,Batman Begins,Red Eye vb.) yaklaşık 30 kadar filmde oynamış ünlü bir oyuncu.Don Wycherley ise daha çok televizyon dizileri ve filmleriyle tanınan bir oyuncu.Anlayacağınız,ünlü bir kadro.

Silent City,enteresan bir film.Özel efektler ve görüntü açısından bir kısa filmden beklenenin çok daha fazlasını veriyor.Fakat,filmin en büyük eksiği senaryo.O müthiş efektelere rağmen hikaye hiçbir yere gitmiyor.

Filmde,karanlık bir dünya tablosu çizilmiş.Kaos,savaş,sessizlik ve o sessizliği bölen kurşunlar hakim dünyaya.Bilmiyorum,belki de karanlık bir gelecek distopyasına gönderme yapılmış.Ama yine de elde böyle imkanlar varken,bu tarz filmlere para yatırılmasını,böyle konuların ele alınmasına anlam veremiyorum.İnsanlar bu tarz şeyleri çekebilmek için nasıl motive oluyorlar ki? ''Yani,hadi abi bir film çekelim,manyak özel efektler olacak bak..'' diye mi?

Sinemaya,dolaylı olarak kısa filmle bakışım bir duruşu olması yönünde.Tamam,sinema aslında öyle gözde çok büyütülmemeli.Filmler insanlara hayatın anlamını veremez.Ama en azından bir sorgulamaya götürmeli,az biraz da olsa düşünmeye sevketme kaygısı olmalı.Bu yüzden,özel efektleri beğenmeme rağmen senaryoyu biraz garipsedim.

Filme dönersek,müziklerde çok güzel oturmuş.Sanırım filmin müzikleride orjinal. İrlanda basını,filmin ''ultra budget'' olduğunu yani çok ucuza maledildiğini iddia ediyor.Ruari Robinson buna kanıt olarakta sitesinde filmin kamera arkasını yayınlamış,özel efektlerle orjinal filmi nasıl bu hale getirdiğini göstermiş.

Filmin modellemelerinin nasıl yapıldığını merak ediyorsanız şu linke tıklayın.

Hayat



KÜNYE

Yönetmen : İbrahim Sarbay
Senaryo : İbrahim Sarbay
Yapımcı : Opereysin
Kurgu Yönetmeni : Mustafa Dokumacı

OYUNCULAR

Mustafa Dokumacı, Serdar Pazan, Ömer Aykut Şimşek, Ömer
Faruk Kocaağa, Emir Pazan, Kasım Koyuncu, Salih Akdoğan, Halil İbrahim
Özdemir, Ahmet Gürleyik, Bedreddin Baykal, Murat Dinç


Format: MiniDV, Aksiyon 7" (2007)

ÖZET

Derler ki, algılarımız bilinçaltımızdakilerin su yüzüne çıkmasıdır. Gözlerimizle ters gördüklerimizi bile beynimizle düzelttiğimizi bilirken, neden hayatı da ters görmemiz ihtimalini gözden kaçırırız? Neden hislerimiz bize her şeyden daha gerçekçi görünür?
Hayat, hepimizin zihninde duran ama bir türlü dilimize gelemeyen gerçekleri fısıldıyor.Neye inanırsan, yaşadıklarını o zannedersin.HAYAT, İYF Film'in ilk kısa filmi.

Değerlendirme

Hayat,yönetmeni İsmail Sarbay tarafından mail kutumuza tavsiye olarak düşen 2007 yapımı bir kısa film.Psikolojik bir önerme ile yola çıkmış ve hayata dair bir takım olguları sorgulamış.

Film,ne yazik ki bir çok amatör kısa filmde görebileceğimiz şekildeki teknik hatalarla dolu.Filmin başından sonuna kadar bir çok sahnede aks atlaması var,bu konuya hiç dikkat edilmemiş.Müzik bazı sahnelerde tam oturmuş,bazı sahnlerde ise aniden kesilmiş.Aynı şekilde seslendirmedeki amatörlükte farkediliyor.

Filmin yapımcısı Opereysin'in internet sitesinden gördüğüm kadarıyla yeni kısa filmler geliyor.Yönetmen arkadaşın bir an önce aks çizgisini ve kurgu sırasında hangi çekim ölçekleri arasında geçiş yapılıp-yapılamayacağını öğrenmesi gerekiyor.Çünkü,bu kurallar sinemanın temel öğeleridir.(Eğer silahlı adamın ilk göründüğü sahneyi izlerseniz bile ne demek istediğim daha net anlaşılabilir.Kamera bir sağa bir sola atlıyor.Bir yönetmenin bunlara dikkat etmesi gerekir)

Senaryo,ciddi bir şekilde başlamış,ilerleyen dakikalarda absürdleşmiş.Aslında,ciddi bir hikaye mi yoksa absürd mü tam olarak net değil.Ortada ''neye inanırsan yaşadıklarını o zannedersin'' diye bir tez var.Psikolog herkese aynı soruyu soruyor ve hayal etmesini istiyor.Ve verilen cevaplar görselleştiriliyor.

Fakat şöyle bir sorun var.Verilen cevapların ve kurulan hayallerin görselleştirilmesi savunulan tezi gerçekten desteklemez sanırım.Yani şöyle düşünün: Şu anda bu yazıyı okuyan kişiye şöyle bir soru soruyorum:''Şu anda ormanın ortasındasın ve karşında bir ayı var.Ne yaparsın?'' Kiminiz ''arkamı döner kaçarım'',kiminiz ''gördüğüm ilk ağaca tırmanırım'',kiminizse ''ölü taklidi yaparım'' diyecektir.Herkes,bunun gibi yüzlerce farklı cevap verecektir.Ama bu tarz soru ve cevaplar ''neye inanırsanız,yaşadığınızı o zannedersiniz'' tezini değil, ''bir konuya herkes farklı tepki verir'' şeklinde bir tezi destekleyebilir.Bu yüzden senaryoyu ,bir soruya verilen farklı cevapların görselleştirilmesi olarak tanımlayabiliriz.

Senaryoya,bu noktada bir eleştirim olsa da,mizahi unsurlarını beğendim.Hızlı ve eğlenceli bir konu olmuş.Kendini sıkmadan izletiyor.Eksiklerine rağmen üzerine hayli çalışıldığını belli ediyor.Bu yönüyle Hayat,öğrenci filmleri arasında yine de farklı bir çizgide.Aşk, şizofreni vb. temasından farklı bir konu ele almış,farklı bir hikaye denemiş.Farklı kurgu teknikleri uygulamış.Daha iyi olabilirdi.Fakat yine de,yönetmeni İsmail Sarbay'ın ilk kısa filmi olduğu göz önüne alınırsa iyi bir başlangıç yapmış diyebiliriz.

SAW (Testere)



KÜNYE

Yönetmen : James Wan
Senaryo : Leigh Whannell

OYUNCULAR

Leigh Whannell - David
Paul Moder - Cop

Avustralya
2003

ÖZET

David,sıradan bir hastabakıcıdır.Polise başından geçen korkunç kurtuluş hikayesini anlatır.Ünlü Saw (Testere)üçlemesinin,ilham kaynağı olan ilk kısa film.

DEĞERLENDİRME

Senarist Leigh Whannell'in David olarak başrolünü de oynadığı bu kısa film yapımcılar tarafından beğenilince,James Raw,Leigh Whanell ikilisi aynı başarılını uzun metraj olarak beyaz perdeye taşıdılar.

Bu kısa filmin ardından gelen uzun metrajlı Saw I'de sadece 1 milyon dolara maledilmiş ve sadece İngiltere'de 5 milyon pound kazanmış.Ortalama bir Türk filminin bile maliyetinin 1.5 milyon dolar olduğunu düşünürsek,SAW'ın başarasının büyüklüğü daha net anlaşılabilir.

James Wan ve Leigh Whannel bu kısa filmi,ikiside 26 yaşındayken,Avustralya'da çekmişler.Kısa filmin hikayesini James Wan yazıyor,senaryo Leigh Whannell'in elinden çıkıyor.Filmi Wan çekiyor,başrolde Whannel oynuyor.Saw II'den itibarende serinin (executive productor)yürütücü yapımcılığına Wan geliyor.Güzel bir görev paylaşımı.Şimdi yaşları 30 ve her ikisi de Hollywood'da sağlam birer yer edinmiş durumda.

Bu ikili Saw I,Saw II,Saw III (ve yolda olan Saw IV) derken hem parayı kırdılar hemde sinema dünyasına kendilerini kabul ettiler.Acaba bizlerde Türkiye'de bir kısa filmin, uzun metraja uyarlanıp,bu derecede başarılar kazandığını görebilecek miyiz?

Union



KÜNYE

Yönetmen: Sinan Dinç

Senaryo: Sinan Dinç,Ferhat Demirel,Yasin Karadayı

Story-Board: Ersin Ertürk

OYUNCULAR

Sinan Dinç
Mehmet Yetik
Pınar Serttaş
Mohammed Jehar
Nicole Ciotti

Öykü

Imagine Cup 2005 Japonya,kısa film alanında finalist ilk 6 film arasına kalmayı başarmış bir film.Hayattan umudunu kesmiş ve birbiriyle hiç bir alakası olmayan 4 insanın internet aracılığı ile birbirilerini bulup,tekrar hayata bağlanmalarını anlatıyor.

Değerlendirme

Daha önce Trap filmi ile de tanıdığımız Team Ottomans ve Sinan Dinç'in Imagine Cup 2005'te dünya finalisti olan kısa filmi.

Yarışmaya yönelik olduğu için serbest konulu bir kısa film gibi geniş bir hikayeye vermemiş,daha çok derdini güzel anlatan bir klip tadında olmuş.Yarışmanın konusu teknoloji ve insan olduğu için bu iki temayı en iyi şekilde anlatma çabasında ve bunu da başarıyor.

Filmde hiç diyalog yer almadığı için kısa bir zaman diliminde,derdini görüntülerle anlatmak zorunda.Bunu da başarıyor.Yarışma formatı gereği story board ile çalışma ve bu story board'a sadık kalmanın meyvesini bu filmde de toplamış Sinan Dinç.Çerçevelemeler çok güzel.Bir taraftan hikayesini anlatırken bir taraftanda izleyenlere estetik bir zevk veriyor.

Fakat bu filmi yarışma formatı dışında,örneğin bir festival filmi olarak düşünürsek,aynı olumlu eleştirileri alabileceğini söyleyemem.Çünkü ortada,tam anlamıyla bir senaryo yok ve ardarda gelen kareler,güzel bir slayt gösterisi,klip tadında.Ve film konuya göre bir parça uzun geldi.

Filmin story board çalışması için: lütfen tıklayın

Trap



KÜNYE

Yönetmen : Sinan Dinç

OYUNCULAR

Mehmet Doğan Yetik
Aytaç Balta
Sertaç Balta

Proje Ekibi
Team Ottomans

ÖZET

Teknoloji ve sağlık konulu IC 2006 India'da bütün dünya ülkelerinden binlerce katılımcı arasından finale kalan ilk 6 filmden biri.''Teknoloji hayat kurtarır'' temalı güzel bir kısa film.

DEĞERLENDİRME

Trap filmi,''insan hayatının saniyelere bağlı olduğu kısa bir zaman aralığında teknolojinin nasıl hayat kurtarabileceğini şiirsel bir dille anlatıyor. Filmde insan vucuduna yerleştirilen ve yaralanma,kaza gibi acil durumlarda anında uydu aracılığı ile kişinin yerini ve sağlık durumunu gerekli merkezlere bildiren bir teknolojiyi konu alıyor.''(1)

Türkiye adına katıldığı Imagine Cup 2006 Kısa Film yarışmasında dünya finali'ne kalan 6 filmden biri olan Trap'in yönetminliğinde Sinan Dinç imzası var.Microsoft tarafından düzenlenen yarışmaya ise Team Ottomans olarak katılmışlar.Team Ottomans,Anadolu Üniversitesinden Cerem Dinç, Yıldız Teknik Üniversitesinden Filiz Şahin, Ege Üniversitesinden Sercan Göktepeli ve 9 Eylül Üniversitesinden Sinan Dinç'ten oluşuyor.

Team Ottomans ve Sinan Dinç,bir önceki yıl katıldıkları Imagine Cup 2005'de de ''Union'' isimli filmleriyle Japonya'da finale kalarak büyük bir başarıya daha imza atmışlardı.Kazandıkları başarılar,Türkiye'de kısa film alanında güzel işler yapıldığının en büyük göstergelerinden biri.

Trap filmi,Trv 22e minidv handycam ile çekilmiş.Bu yönüyle,''imkansızlıklardan nasıl imkan yaratılır'',''handycam'le film mi çekilir?'' diyenlere güzel bir cevap veriyor.Çekim ölçekleri ve çerçeveleme üzerinde özenle çalışılmış.Her bir çerçeve özenle hazırlanmış.Bunda yarışma formatı gereği hazırlanan story board un da etkisi tartışılmaz.2006 yılındaki ön elemede dünya birincisi olan Trap'in story board'ını Atom dergisi çizerlerinden Aslı Yazıcıoğlu yapmış.

Trap filminin en büyük eksisi,senaryosu.Teknoloji ve sağlığı ''Teknoloji hayat kurtarır'' şeklinde güzel bir sloganda birleştirse de,milletçek artık illallah ettiğimiz mafya filmi tadında olmuş.Klasik mafya filmi klişelerinden başlayıp,filmin sonunda ana konuya,''teknoloji hayat kurtarır'' dönüş yapıyor.Ki zaten aslında ortada,''bu bir kısa filmdir'' diyebileceğimiz bir senaryo yok.Daha çok bir klip tadında.Zaten yönetmeni de bunun farkında.Yönetmenin kendi ağzından filmine eleştirisi şöyle:

''Silah, mafya vs konusunda sölediklerinin farkına bizde yarışmaya katılan diğer filmleri seyredince farkına vardık.Ve aslında baya pişman olduk. Adamların filminde herşeyi güzelliklerle yansıtırken bizim filmimizde içki,sigara,silah tüm kötü temalar var. Ama bunun en büyük nedenide daha önce üzerinde çok uğraştığımız senaryoyu çekmek için yaptığımız çekim planlarını çekimden 2 gün önce aksilikler yüzünden iptal etmek zorunda kalmamız. Sonrasında 2 gün içinde senaryo diyemicemiz bişey çıktı ortaya. Açıkcası şunları çeksek güzel olur mantığıyla hareket etmek zorunda kaldık. Oyüzden senaryo fakiri zorlama bir film oldu...

Bu şekilde olmasında en önemli faktör kısa film çekmek için çekilmiş değilde sırf bu yarışma için hazırlanmış olması birazda. Değerlendirmede sinematografi ve teknik %50 olduğu içinde finale kalabildi sanırım yoksa normal bir yarışmada hiç şansı olmadığını bende biliyorum.''
(2)

Her şeye rağmen Trap,kısa film alanında dünya çapında başarı kazanmış bir yapım.Eleştirirken,Pamuk Prenses 2'deki gibi profesyonel bir ekibin elinden değil,heyecanlı,amatör ve elindekiyle en iyiyi yapmaya uğraşan bir ekibin elinden çıktığını unutmayalım.

Dudak Payı



KÜNYE

Yönetmen : Murat Çeri

OYUNCULAR

Erkek : Deniz Zülküf Eser
Kız : Ayşe Hemşire

MÜZİK

Taner Yüncüoğlu

Özgün Formatı : DV

Yılı: 2007

ÖZET

Bir bardak çayla,aşkın hallerini (mutluluk,kavga,dargınlık,ayrılık) simgeyerek anlatan klip tadında bir çalışma.

DEĞERLENDİRME

Sinema öncelikle görsel bir sanattır.Eğer sinema eğitimi alırsanız ilk öğreneceğiniz şey bu olur.Ses,diyalog,müzik vb. ikinci sıradadır.Bir konuyu sinema yoluyla anlatmaya karar verdiyseniz,birinci önceliğiniz bunu elinizden geldiğince görselliğe dökmeye çalışmanız gerekir.

Murat Çeri'nin Dudak Payı isimli bu kısa film çalışması bu konuya güzel bir örnek olabilir.Örnek gösterilebilecek,''işte kısa film budur'' denilebilecek bir çalışma değil.Daha çok klip tadında.Fakat düşüncelerin simgeleştirilmesi,kavramların görselleşmesi bakımından güzel bir örnek.

Teknik anlamda bakarsak,konu itibariyle mekan seçimi,dekorun kullanımı güzel.Ki zaten ,film dekorun parçası olan bir bardak çay üzerine kurulmuş.Kadrajlamalarda sorun yok.Normalde dar olan mekan,arka fonu geniş olan bir yer tercih edilerek açılmış, görüntüye derinlik katılmış.Bu da sabit olan mekanı sıkıcılıktan kurtarmış.

Aynı şekilde,ışıkta hikayeye göre ayarlanmış.Mutluluğu simgeleyen karelerde aydınlatma daha yüksekken,ilişki kötüye gittikçe hava giderek kararıyor.En sonda gece kararıyor.En sondaki şimşek çakma görüntüsü olmasa da olurmuş.Bana bir parça çalışmanın doğallığını bozmuş gibi geldi.En son karedeki çerçeveleme ise gayet güzel.Tek başına bile çok şey anlatan bir fotoğraf karesi olmuş.

Dudak Payı denince akıla hemen Sunay Akın'ın o güzel şiiri geliyor.Bende yazımı o şiirle bitireyim:

Dudak Payı

çay bardağında
bırakılan dudak payı
kadar bile
uzak kalamam
gözlerine

yakın olsun isterim
ellerime ellerin
yanındaki beton binaya
yaslanması gibi
köhne bir evin

seni bir çivi
gibi çaktım
çünkü beynime
ve toplayıp
bütün kerpetenleri
attım denize

Sunay Akın

Devridaim



KÜNYE

Yönetmen : Tuna Kiremitçi
Senaryo : Tuna Kiremitçi
Görüntü Yönetmeni : Mehmet Zengin

OYUNCULAR

Suna Selen
Tuna Kiremitçi

ÖZET

Bir makine ve iki insanın hikayesi.

Ödülleri: 1998 Ankara Film Festivali Mansiyon Ödülü

attendrai le suivant / Sonrakini bekleyeceğim




KÜNYE

Yönetmen : Philippe Orreindy
Senaryo : Thomas Gaudin,Philippe Orreindy

OYUNCULAR

Sophie Forte
Thomas Gaudin
Pascal Casanova

(2004 Avrupa En İyi Kısa Film Ödülü)

ÖZET

Aşkı arayan ama bir türlü aradığı kadını bulamayan,zengin bir adam klasik yollarla o'nu bulamayacağına karar verip,metroda evlenmek için birisini aradığını söyler.İstediği kadında aradığı özellikleri sayar ve eğer teklifini kabul eden birisi olursa bir sonraki durakta inmesini söyler.

l arrivee d un train en gare de la ciotat / Trenin Gara Girişi




KÜNYE

Yönetmen : Louis Lumiere,Agust Lumiere(*)

Süre : 41 saniye

ÖZET

Tren gara girer.(:P)

Değerlendirme

Sinemanın başlangıcı olan bu film,dünyanın ilk filmi olduğu gibi aynı zamanda dünyanın ilk kısa filmidir.Lyon'da bir trenin gara girişini gösteren bu film,Lumiere kardeşler tarafından 1895 yılında Paris'te bir kafede gösterilmiştir.(Grand Cafe) Beyaz perdede üzerlerine doğru gelen treni gören insanların paniğe kapılıp,korkuyla kafeden kaçıştığı anlatılır.

Sinema tarihinde hareketin izlenebildiği ilk alet, Lumiere kardeşler'in Sinematograf'ı değil Thomas Edison'un 1892'de icat ettiği Kinetoskop'tu. Ancak Kinetoskop'tan sadece bir kişi bakabiliyor,görüntü perdeye yansımıyordu.

1895 yılında Lumiere kardeşlerden, büyük olan Louis Lumiere sinematografı icat eder.
Fakat sinematografın patentini birlikte aldıkları için kardeş Aguste Lumiere,çok fazla bir şey yapmadan tarihe geçmiş ve böylelikle bu icat tarihe Lumiere kardeşler imzalı olarak kazınmıştır.

l arrivee d un train en gare de la ciotat filmi,sinemanın keşfinden yaklaşık 1 yıl sonra Türk halkının karşısına çıktı."Bir Trenin Gara girişi" ismiyle Galatasaray Sponeck Salonunda gösterimi yapıldı.

Türk sinema tarihi ise sinemanın keşfine nazaran geçbir tarihte,1914 yılında Fuat Uzkınay'ın ''Ayestefenos'teki Rus Abidesinin Yıkılışı'' nı çekmesiyle başladı.Ne yazık ki bu film günümüze ulaşmadı.

Lumierre Kardeşler,sinemanın gelişerek bu kadar büyük bir endüstri haline geleceğini hayal bile edemezdi heralde.Sinematografı gördükten sonra satın almaya karar veren Fransız yönetmen George Melies'a Lumiere'lerin babası "üzgunum genç adam; ancak sinematografı satın almaniza izin veremeyeceğim. Zaten goreceksiniz ki halk, bunca para vermek istediğiniz bu oyuncaktan da cok kısa surede sıkılacak, baska eğlenceler aramaya baslayacak. Bizim sinematografımız da unutulmaya terk edilecek...." demişti.
Fakat Melies yılmadı,kendi sinematografını yaptı.Bir çok film çekti.Sinemaya teknik açıdan bir çok yenilik kattı.Ve ''Aya Seyahat'' filmiyle fantastik sinemanın kurucusu ünvanını kazandı.

Son olarak rastladığım bir videoyu ironik bulduğum için yayınlayıp dünya sinema tarihine kısa bir bakış attığımız bu yazıyı bitireyim.


Modern l arrivee d un train en gare de la ciotat

Voyage dans la lune - Aya Seyahat




Voyage dans la lune /A trip to the moon (Aya Seyahat)

KÜNYE

Yönetmen : Georges Melies
Senaryo : Jules Vernes (roman),Georges Melies

OYUNCULAR

Victor André
Bleuette Bernon
Georges Melies

Yapım yılı: 1902

Özet

Bilim kongresinde Profesör Barbenfouillis isimli bir kişi aya seyahat fikrini ortaya atar.Bu fikiri aralarında tartışırlar ve dev bir top yapıp ve yine dev bir top mermisiyle (uzay aracı) aya seyahat etmeye karar verirler.Hazırlıklar yapılır.Ay yolcuları törenle aya gönderilir.(Kadınlar roketin arkasından el sallar) Ve roket ayın gözüne saplanır,ayın canı yanar.(!)Uzay yolcuları aya sağ salim inerler.Fakat seyyahları ay yüzeyinde bekleyen süprizler vardır.1902 tarihli Georges Melies imzalı ,sinema tarihinin ilk kurgu filmi olan bu kült eseri kesinlikle izlemelesiniz.

Değerlendirme

Trenin Gara Girişi ile sinema tarihine ufak bir giriş yapınca,hayranı olduğum Georges Melies'ı da anmadan edemedim.Melies'ın,Lumiere'lerden sinematografı satın almak istediğini fakat Lumiere'ler tarafından sinematografta gelecek görmedikleri gibi enteresan bir cevapla olumsuz yanıt aldığından bahsetmiştim daha önce.Ama olumsuz yanıt alması Melies'ı durdurmamıştır.Zaten aileden zengin bir adamdı.Uğraşıp kendi sinematografını yapar.

Melies,belki sinematografı ilk icat eden kişi değildir.Fakat sinematografi biliminin babasıdır.Lumiere'ler bir mucittir,fakat Melies sinema sanatının başlangıç noktasıdır. Karartma,bindirme gibi hala günümüzde dahi kullanılmakta olan bir sinema efekti Melies tarafından keşfedilmiştir.Ayrıca ekranda yok olan insanlar,başka nesnelere dönüşen nesneler,filme yedirilen animasyonlar gibi bir çok özel efekt de yine Georges Melies tarafından keşfedilmiştir.

Lumiere kardeşler,ciddi ve tek düze filmler çekmedirler.Fakat Melies sinemanın ticari bir eğlence alanı olduğunu farketmişti.Babasının "oğlum oku adam ol" uyarısını dinlemeyen Melies,kendini sinemaya adadı.(zaten sinema merakından önce babasını dinlemeye pek niyeti yokmuş anlaşılan.babası adam olsunda şirketin başına geçsin diye beklerken,o ilizyonistlik yapıyormuş) Filmleri için setler,dekorlar kurdu,maketler yaptı, sinemaya tiyatral sahneleri taşıdı.Sinema tarihinde ilk kez,kurgusu olan senaryolu filmler çekmeye başladı.Ticari aşıdan başarısız olsa da sinema Melies için bir aşktı.Herşeye rağmen ömrünün sonuna kadar sinema için uğraştı.Ama son yıllarında başarısızlık canına tak edince evinin arka bahçesinde bir çok filmini yaktı.

Aslında onu ticari açıdan başarısızlığa iten nedenler vardı.Bunlardan biri de izlediğimiz Veyage Dans La Lune filmiydi.Melies'ı başarısızlığa iten filmin kötü olması değildi.Film,Fransa'da gösterime girdiğinde çok büyük başarı kazandı.Fakat Melies filmi Amerika'da gösterime sokmadan aylar önce dünya sinema tarihinin ilk korsan kopyalama işini yapan Thomas Edison filmi kopyalayıp Amerika'da gösterime o soktu.Tabi Melies Amerika'dan avcunu yaladı.

Melies,fantastik ve bilim-kurgu sinemasının mucidiydi.Bu türler ilk onun filmleriyle başladı.Tabi bu iki türünde ilk örneği Voyage Dans La Lune ya da ingilizce bilinen ismiyle A Trip of the Moon filmidir.

Filmin hikayesine dönersek,film hakkındaki ilginç bilgilerden biri de filmin gösterime girdiği yılların ardından ilk kez 2002 yılında Fransa'da bir film ambarında tesadüfen bulunmuştur.Film kareleri elle boyanmıştı.(Bu Melies'ın tekniklerinden biriydi)

Filmde yer alan roketin ayın gözüne saplandığı sahneyi daha önce görmeyeniniz yoktur heralde.Melies bu sahneyi 30 tablo kullanarak yapmış.Filmin en başında aya seyahat fikrini ortaya atan profesörse Georges Melies'ın ta kendisi.Anlayacağınız bu filmde senarist,yönetmen,oyuncu,sahne,dekor,özel efekt,kurgu...her şey Georges Melies imzalı.

G. Melies ömrünün son yıllarını sefalet içinde geçirdi.Tarihe dönüp baktığımızda farkediyoruz ki;bazı değerlerin önemini sonradan anlamak insanoğlunun tekerrür eden huylarından birisi.Yaşarken değerlerini anlayamıyoruz.En çokta maymunlara dahi sanatçı payesi biçtiğimiz sanat dünyasında parlayan gerçek yıldızların..

Not: Bu arada fantastik sinemadan söz açılmışken öteki sinema,sinematik ve fantastik sinema bloglarındaki dostlara buradan selam çakıyorum.Takiptesiniz:)

TANBRON



KÜNYE

TANBRON (IC 2007 Kore Kısa Film Dünya Finalisti)

Yönetmen: Sinan Dinç
Senaryo : Team Ottomans (Murat Kuşçu,Ceram Dinç,Filiz Şahin, Sinan Dinç)
Özel Efekt: Murat Kuşçu

OYUNCULAR

Aytaç Balta
Erol Çakır
Korkmaz Kartal
Beyza Baydar
Süleyman Manav

Özet

Imagine Cup yarışmasının gediklisi Sinan Dinç'ten bu seferde IC 2007 Kore'de dünya finalisti olmayı başarmış bir kısa film. Yarışmanın teması teknoloji ve eğitim. Filmin ilk eleme için hazırlanmış storyboardunu aşağıdaki linkten inceleyebilirsiniz:

http://sinandinc.com/storyboard2007/

Değerlendirme

Kendi değerlendirmem yerine 3 yıldır IC yarışmasında dünya finaline kalmayı başaran Sinan Dinç'in kendi ağzından filmin yapım öyküsünü ve değerlendirmelerini paylaşmak istedim:

"Bu sene yapılan kural değişikliği ile storyboardun temeline sağdık kalma zorunluluğu getirilince tüm imkanları zorlayıp storyboarda yakın bir kısa film hazırlamaya çalıştık.

Filmin hazırlanışında yaşadıklarımızın hikayesini anlatmaya kalksam okunmayacak kadar uzun olacağını bildiğimden kısaca özetlemeye çalışayım.

Filmin baskın sahnelerinin çoğunda 2 bazılarında tek oyuncu kullandık, daha sonra özel timi bilgisayarda klonlayarak çoğaltık. Oyunculardan biri gerçek özel tim üyesiydi, hem oyunculuk hemde bu konuda danışmanlık yaptı. Bunun dışında oyuncuların tamamı amatördü. Filmde tek konuşmanın geçtiği kısmı Erol amca doğaçlama 10 dakikada uydurdu.

Filmin çekimleri, yeşil ekran görüntüleride dahil aralıksız 30 saatte tamamlandı. Çekimler esnasında elektrik çarptı, patlama sahnesine yaralandım (hatta bu yüzden o sahnelerin kalan kısmını çekemedik ve eksik kaldı), ama çok şükür kimse ölmedi:)

Sonyeurasia sonunda 3 yıldır attığım maillara cevap verdi ve filmin çekimlerinde kullanmak için bir hdv kamera aldık. Çekimlerde kullanılan kamera ve tripod dışında tüm malzemeleri kendimiz temin ettik. Kıyafetlerin büyük kısmını Türkiye'de bulamayınca yurt dışından getirtmek zorunda kaldık.(hala borç ödüyoruz:D)

Çekimler bittikten sonra perili klipin hazırlanışı esnasında ricada bulunduğumuz post ofis, hdv görüntüleri bizim için capture etti. Fakat yakalanan görüntüler hdv quicktime mac olunca o çabalar boşa gitti. Bir şirketin soğuk server odasında 3 gün boyunca bir sandalyede uyuyarak, 5 saatlik görüntüleri tekrar capture edip editlemek zorunda kaldık. Hdv görüntülerde efekt renderi çok fazla zaman alınca , zamanımızda ksıtlı olduğundan tüm görüntüleri avi formatına çevirdik. Özel efektlerin tamamını murat aralıksız çalışarak 4 günde tamamladı.Kendisi yurtdışında olduğundan internet üzerinden çalıştık ve bende birkoldan editlemeyi bitirdim. Fakat tüm çabalarımıza rağmen çekmiş olduğumuz görüntülerin çoğunu kullanamadık ve filmin bu kısa versiyonunu yarışmaya göndermek zorunda kaldık.

Kısaca özetlemeye çalışdım ama pek beceremedim sanırım:)

Filmin bütününde pekçok kurgu hatası ve anlatım yanlışlığı, eksikliği var. Ağzını burnunu kırdıkları bir adamdan imza istemeleri gibi abeslikleri de, editleme aşamasına geldiğimizde düzeltmek için çok geç kalmıştık:)

Müziğin uyumsuzluğu vs gibi hatalarda cabası. Ama bu sürede elimizden gelen bu kadar oldu."(via)

Not: Bu arada nasipse IC 2008'e bende katılmayı düşünüyorum.Yeni tema açıklansın bakalım,şansımı deneyeceğim:)

Tekvir



KÜNYE

Yönetmen : Bünyamin Bayansal
Senaryo : Bünyamin Bayansal
Kurgu : Selçuk Aydemir
Ses-Müzik: Ozan Akbaba

Format : 6” Mini DV Renkli 2006

Oyuncular

İsmail Öztürk

ÖZET

Diri diri gömülen kıza sorulduğunda… Hangi suçtan öldürüldü diye…

Değerlendirme

(yarına artık.bu gecelik uykuya teslim oluyorum)

Ödünç Hayat




KÜNYE

Yönetmen : Süheyp Tosun
Senaryo : Süheyp Tosun
Yapımcı : Cevdet Şahin
Müzik : Mustafa Yazıcıoğlu
Ses : Adem Celep

OYUNCULAR

Faruk Çelik
Yasin Doğru
Mevlüt Kanlıdere
Hüseyin Akkurt
Süheyp Tosun
Kadir Yeter
Ökkeş Kalaycı

ÖZET

Klasik parası çalınan mafya babası,parayı çalıp kaçan adam hikayesi ve intahat etmek üzere olan bir adamın hikayesi.Amatör bir kısa filme göre gayet başarılı özel efektleri ve yine iyi kotarılmış kovalamaca sahneleriyle dikkat çekiyor.


Not: Değerlendirme yazısı bugünde kalıyor.Şu sıra çok yoğunum.Ama yine de siteyi günlük olarak takip eden arkadaşlar için yeni bir film göndermeyi ihmal etmek istemedim.Kısa süre içinde sitemiz www.kisa-film.net adresi üzerinden yayın yapmaya başlayacak.(şu an için adresi bloga yönlendirdim sadece) O arada bütün eksik kalan değerlendirme yazılarını da tamamlamış olurum inşallah.Bunun yanında siteye içerik olarak bir çok yenilik getirmeyide planlıyorum.
Şimdilik iyi seyirler.

Si u ba / Gölge ve Rüzgar

1. Bölüm



2. Bölüm



KÜNYE

Yönetmen : Arin İnan Aslan
Kamera : Mehmet Bayer
Kurgu : Arin İnan Aslan
Yapım : Ruken Sansür
senaryo : Arin İnan Aslan

Oyuncular

zeliha ışık
mediha izgi
hamza seven

2006.kurmaca

Sony Pictures Home Entertainment Ulusal Kısa Film Yarışması Birinciliği

Özet
yalnızca bir agaci bulunan taslık araziye sahip köyde,çocukların oyun alanları bu agacin gölgesidir. ağaca salıncak kurmus, gölgesinde de çamurdan oyuncuklar yapan çocuklardan birisi,annesi tarafından eline ekmek çıkını verilerek köyün dışında bir yerlere gönderilir. ve orada kötü bi rüya görür..

One Rat Short



KÜNYE

Yönetmen : Alex Weil
Senaryo : Alex Weil

Özet

Bir lağım faresi ile beyaz bir denek faresinin hüzünlü aşk hikayesi.Muhteşem bir animasyon kısa film. (Hiç diyalog olmadığı için gönül rahatlığı ile izleyebilirsiniz)

Değerlendirme

Değerlendirme yazısı yerine filmin kazandığı ödülleri gösteren bir afiş yapıştırmam yeterli olacaktır sanırım;)




(büyük halini görmek için resimin üzerine tıklayınız)

THE YOUTH IN US / İÇİMİZDEKİ ÇOCUK



THE YOUTH IN US / İÇİMİZDEKİ ÇOCUK

Yönetmen : Joshua Leonard
Senaryo : Joshua Leonard

OYUNCULAR

Lukas Haas
Kelli Garner
Nathan Norton
Mariah Bess

ÖZET

Genç bir çift acı dolu bir geleceğe,geçmişlerinden bakarlar.Kesinlikle çok şaşırtıcı ve etkileyici bir film.

Skazka Skazok (Masalların Masalı)



2



3



KÜNYE

Yönetmen :Yuri Norstein
Senaryo :Lyudmila Petrushevskaya & Yuri Norstein
Görüntü :Igor Skidan-Bosin
Canlandırma : Yuri Norstein
Kurgu :Nadezhda Treshcheva
Müzik : Mikhail Meyerovich
Anlatıcı : Aleksandr Kalyagin

35mm / 29' / Canlandırma / Renkli
Rusya / 1979

Ödüller Büyük Ödül Ottawa • Büyük Ödül Zagreb

ÖZET

Geniş çevrelerce tüm zamanların en iyi canlandırma filmi kabul edilen Masalların Masalı, Yuri Norstein'ın anıları ve geleceğe dair beslediği umut ve korkularının şiirsel bir bileşimi. Savaş sonrasında geçen çocukluğu, savaş trajedisine ilişkin kişisel izler, annesinin söylediği ninnide geçen küçük kurt karakteri, apartmanlarındaki komşuları ve küçük bir çocuğun sanat ve şiirin ışıltılı dünyasına varabilme özlemi..

Değerlendirme

Bu filmi ilk kez Ankara Film Festivali ya da Avrupa Gezici Film Festivali'nde izlemiştim.O zamanda bir çok şey çağrıştırmıştı ama bir türlü bir araya getirip bir cümle bile kuramamıştım.Öyle ''tamam çözümledim oldu'' denipte halledibilecek bir hikaye değil.Herkes bir köşesinden tutacak,kendine payına düşeni alacak sanırım.Umarım sembolizmle aranız iyidir:)

Rare Export Inc.




KÜNYE


Yönetmen: Jalmari Helander
Senaryo : Jalmari Helander,Juuso Helander

OYUNCULAR

Otso Tarkela
Tommi Korpela
Jorma Tommila
Tazu Ovaska

7 Dakika / Finlandiya

ÖZET

Finlandiya'da yüzyıllardır geleneksel olarak süren ''özel'' bir avcılık hikayesi.Gülümsetmeyi başaran,eğlenceli bir kısa film.Sinematografisi bir kısa filme göre gayet iyi.Eğer vaktiniz varsa filmin sonunda geçen kastı izleyin ve profesyonel bir kısa film için kaç kişi çalışmış bir gözatın derim.

*Bir de devam filmi çekilmiş.Yakında kısa-film.net'te :)

FAST FILM (HIZLI FİLM)



KÜNYE

FAST FILM (HIZLI FİLM)

Yönetmen : Virgil Wirdich
Senaryo : Virgil Widrich
Kurgu : Virgil Widrich
Görüntü : Martin Putz

EKİPMAN: KAĞIT, PRINTER, AFTER EFFECTS, MAKAS, KAT YERLERİ OLUŞTURMAK İÇİN UCU SİVİR BİR ALET, SERT KENARLAR OLUŞTURMAK İÇİN KESİCİ ALET, CANON EOS D30 KAMERA, MAXTOR DISCS, FIREWIRE INTERFACE, 65.000 ADET KAĞIT MODELİ KATLAYAN 24 EL İÇİN KAMİLL EL KREMİ

35mm / 14' 00" / Renkli / Canlandırma
2003 / Avusturya-Lüksemburg

Ödüller: En İyi Canlandırma Toronto, En İyi Kurgu InCURT Tarragona o Özel Mansiyon, Sinema Eleştirmenleri Özel Mansiyonu Huesca

ÖZET

Fast Film daha önce çekilmiş filmlerden parçalar kullanarak izleyicilerin anılarını yeniden canlandırmayı amaçlamaktadır. İzlenilen film benim olmaktan çok, izleyicinin kafasında canlanandıror. (Virgil Widrich)

Virgil Widrich büyük uğraşlarla yarattığı olağanüstü bir filmle daha karşımızda. Widrich toplam 300 filmden aldığı 65.000'i aşkın görseli tek tek basıp katlayarak hazırladığı filmde hem aksiyon filmlerine saygı duruşunda bulunuyor hem de izleyicilerine bir sinema tarihi geçidi sunuyor.

THE CONFESSION / ŞÜPHE



II



THE CONFESSION / ŞÜPHE

Yönetmen: Ash
Yazan : Ash

OYUNCULAR

Wentworth Miller
Josie Maran
Al Bandiero

ÖZET

Prison Break'ten tanıdığımız Wentworth Miller mahkumluğa bu kısa filmle başlamış anlaşılan.Gay söylentileri doğruysa eğer sanar için nelere katlanmış bir görün:P Miller fanlarına gelsin bu film:))

(Not: Şu sıra tatil modundayım.Dönüşte hallederiz çeviriyi.İyi izlenceler)

The Resurrection



The Resurrection

Yönetmen: Halit Aktı

ÖZET

Apple’ın düzenlediği iCan 2006 yarışmasında AFM Kısa Film birincilik ödülünü alan Sin City tadında ilginç kısa film

HAKİMİYET



HAKİMİYET

KÜNYE

YÖNETMEN : Alican Serbest

OYUNCULAR

Özge Özberk
Şevket Çoruh
Nuran Eşici
H. Mücahit Pehlivan
Esra Şahin
Efe Erdoğan
Meriç Marşoğlu

Özet

Yıl 2092.Doğa,bitki örtüsü neredeyse tamamen ortadan kalkmış durumda. Bir polis ekini takip ettikleri şüpheliyi bir gökdelenin çatısında yakalarlar. O gece tüm insan ırkını etkilecek acı bir gerçeği öğreneceklerdir.

ŞAYİN



II



ŞAYİN

Yönetmen : Kadir Köymen
Senaryo : Kadir Köymen
Kurgu : Kadir Köymen

OYUNCULAR

Mustafa Bilgin
Özgür Keçeci
Baran Çolak
Eda Aydınlı

Kamera Arkası

Aytunç Öztürk,Emrah Fuat Talan,Tunca Erdem,Orçun Can

www.kkymn.com

ÖZET

Türkiye'de son dönem genç kısa film yönetmenleri arasında en dikkat çekici isimlerden biri olan Kadir Köymen'in kendi yönetimindeki KKYMN Film Okulu öğrencileri ile birlikte çektiği eğlenceli bir kısa film.

Kadir Köymen'in kendi kaleminden filmin tanıtımı şöyle: ''Türkiye'de otomobil modifiye konusuna eğilmiş ilk film projesi! Kadir Köymen ve öğrencileri çekti, Mustafa Bilgin ve Özgür Keçeci oynadılar!''

Değerlendirme

Kadir Köymen gerçekten yetenekli bir yönetmen. Durmadan çalışıyor,çabalıyor,üretiyor. Üstelik bir film çekip burnu havalarda gezenlere inat bütün tecrübesini,bilgi birikimini,hayallerini..Herşeyini sitesinde paylaşıyor. (Adam bir şeyler sormak isteyen olursa diye telefon numarasını bile yayınlamış sitede.daha ne yapsın?:)

Eğer kısa filme ilgiliniz varsa ve hala www.kkymn.com adresine uğramamışsanız çok şey kaçırmışsınız demektir. Bizim filmlerimiz kaçmıyor, sonra izlersiniz. KKYMN'nin forum bölümünde öğrenecek ve paylaşacak çok şey var. En güzeli kısa film aşkıyla bir araya gelmiş seçkin bir grup var.


Kadir Köymen'le sinema anlayışlarımız farklı.O kamerayı alıp hemen çek abi hiç düşünme diyen bir insan.Ben ise sinematografi kurallarını bilmeden film çekmenin işi tesadüflere bırakmak olduğunu düşünüyorum. Eğitim sistemimizden kaynaklı olarak herkesin sinema eğitimi alma şansı yok. Üstelik sinema okullarından da sinemacı çıkmıyor zaten doğru düzgün. Bence siz Kadir'i dinleyin,alın kameranızı ve filminizi çekmeye başlayın. Sinematografi işini daha sonra konuşuruz:)


İkinci eleştirim ise film konuları üzerine. Filmlerini fazla popüler kültür ürünü buluyorum. Sanatın bir duruşu olması gerektiğine inanıyorum. Kırıntı gibi teknik kaliteden yoksun ama konu olarak mükemmel bir filmle,Sean Penn'in 11 Eylül'le ilgili çektiği kısa filmi aynı adreste bir araya getirmem bu anlayıştan kaynaklanıyor. Fakat doğaldır ki; herkes benim gibi düşünmek zorunda değil. Kadir kendi yaklaşımıyla mükemmel işler başarıyor. Herşeyden önce: üretiyor:)

Hadi gençler.az laf çok iş.benim gibi olmayın yani :P

Aşağıdaki video ise KKYMN FİLM OKULU'nun tanıtım videosu:

CESARET SIKMA MAKİNESİ




CESARET SIKMA MAKİNESİ

Yönetmen : Mustafa Kenan Aybastı
Yön. Yrd. : Alpgiray Uğurlu,Bilal Borçbakan
Ses : Onur Andıç
Kurgu : Orçun Baş

Oyuncular :

İbrahim Tatlı, Serdar Pakırel, Sertaç Turan, Cihan
Bektaş, Onur Atilla, Doğuş Akyüz, Çağrı Yusufoğlu, Serhat Demirkol,
Azer, Mantus, Fatih

Tür: Kurmaca - Kara komedi

Süre : 22 dk.

ÖZET

Murat ve cemil garantili yardım şirketi adında bir firma kurmuş
ve orada kendi icad ettikleri makine ile insanları disiplinli ve
çalışkan! Birer işçiye dönüştürerek işçi arayan kurumlara
pazarlamaktadırlar. Onlara insan toplayan zeki şirkete o gün her zaman
ki tiplerden biraz daha zorlu daha asi ve söz dinlemez birkaç adam
getirir ve murat ve cemilin işi bu kez o kadar da kolay olmaz...

Kör Olmadığınıza Emin misiniz?

The CAT with HANDS (Elleri Olan Kedi)



The CAT with HANDS (Elleri Olan Kedi)

Yönetmen : Robert Morgan
Senaryo : Robert Morgan

OYUNCULAR

Livy Armstrong
Victoria Hayes
Daniel Hogwood-Kane

http://www.imdb.com/title/tt0371596/

ÖZET

İnsan olmak isteyen bir kedinin fantastik hikayesi.2001 yapımı orjinal konulu bir kısa film.

GERI'S GAME (Geri'nin Oyunu)




GERI'S GAME (Geri'nin Oyunu)

Yönetmen : Jan Pinkava

http://imdb.com/title/tt0131409/

ÖZET

Parkta kendi kendine satranç oynayan bir yaşlı adamın hikayesi.Pixar imzalı bu kısa film 1998 yılında En İyi Animasyon ödülünü aldı.Bunun yanında 7 festivalden daha ödülleri var.Ek bir bilgi olarak filmimizin sevimli başrol oyuncusu Geri daha sonra Toy Story 2'de oyuncak tamir eden yaşlı amca rolüyle filme konuk oyuncu olarak katıldığını da hatırlatalım.

İyi Seyirler.

ÜÇÜNCÜ ADAM



ÜÇÜNCÜ ADAM

Yönetmen : Fatih Çankal
Senaryo : Fatih Çankal

ÖZET

Mevlana'nın Mevlevi'sinde anlattığı bir menkîbeden uyarlanan 2007 yapımı ilginç bir kısa film. Dini anlamda gerçeği sorgulayan genç kendini ilginç bir deneyin içinde bulur..

FIFTY PERCENT GREY



FIFTY PERCENT GREY

Yönetmen : Ruari Robinson

Animasyon / 3 dk

IMDB

ÖZET

Ölen bir askerin öbür dünyadaki garip paradoksu anlatılır.Sitemizde daha önce Silent City adlı animasyonunu izlediğimiz Ruari Robinson bu animasyonula da oskara aday gösterilmiş.

Camgöz - Kan ve Vanilya



CAMGÖZ - KAN ve VANİLYA

Yönetmen : Alper Çağlar
Senaryo : Alper Çağlar
Işık : Ramazan Özer
Sanat Yönetmeni :Uğur Kıral
Ses Teknisyeni : Tolga Akdoğan
Storyboard : Emre Sirel
Yapımcılar : Arif Çağlar,Alper Çağlar,Mahmutcan Tarzı

OYUNCULAR

Can Emre
Emir Benderlioğlu
Türkü Hazer
Bengü Özdoğan
Nil Dostoğlu
Haldun Boysan

http://www.tamuoykuleri.com/

ÖZET

Karanlığın hüküm sürdüğü ölümcül İstanbul...

Zalimlerin gece gevrek kahkahalar attığı, acizlerin sessizce ağladığı her daim leş sokaklar. Bir avuç zoraki kahramanın kötülüğün ve adaletsizliğin binbir yüzüne karşı verdiği umutsuz mücadele. Burası "Tamu Öyküleri", burada kimse güvende değil.

Tamu Öyküleri dünyanın ve Türkiye'nin bizim bildiğimiz hali ile varolmadığı, alternatif bir gerçeklikte geçen bir dizi hikaye olarak tasarlanmış bir sinema serisi. Toplam 10 öyküden oluşacak olan serinin tamamlanan ilk bölümü, "Camgöz" aynı zamanda serinin stili ile ilgili bir pilot niteliğinde.Bu karanlık hikayenin tadını çıkarın.

FALLEN ART



FALLEN ART (Sztuka spadania) (Kayıp Sanat) (2004)

Yönetmen: Tomek Baginski

http://www.fallen-art.com/

IMDB


ÖZET

Daha önce The Cathedral ile Oskar'a aday gösterilen Polonyalı animasyoncu Tomek Baginski'nin BAFTA ödüllü bir diğer animasyonu.Askeri bir tesiste manyak bir generalin kendi sanat eserini ortaya koymak için askerlerini kullanışını anlatıyor diyebiliriz kısaca.Sıkı bir militarizm eleştirisi.Tadını çıkarın.İyi seyirler.

BUKELAMUN



II



III



IV



BUKELAMUN

Yönetmen : Alper Çağlar
Senaryo : Alper Çağlar
Yapımcı : İzzettin Çalışlar,Alper Çağlar

OYUNCULAR

Emir Berderlioğlu
Eda Akman
Selçuk Çullu
Çelik Bilge
İzzettin Çalışlar

ÖZET

Mükemmel rol yapma yeteneğine sahip otistik bir adama yardımcı olmayan çalışan genç bir piskiyatr ve stajerinin sıradışı hikayesi.İzlemeye değer bir Alper Çağlar kısa filmi.

ALPER ÇAĞLAR RÖPORTAJI

Bukelamun ve Camgöz kısa filmlerinin yönetmeni Alper Çağlar'la filmleri hakkında yapılmış bir röportaj:


VINCENT



VINCENT

Yönetmen : Tim Burton
Senaryo : Tim Burton
Seslendirme: Vincent Price

ÖZET

Tim Burton imzalı bu kısa metraj animasyonda Vincent Malloy adinda 7 yasindaki bir çocuğun kendini Edgar Allen Poe kitaplarının değişmez kahramanı Vincent Price'la ozdeslestirmesi ve hayali ''karanlık dünyasında'' yaşadıklarını anlatılıyor.Bu kısa filmin bir diğer özelliği de Tim Burton'ın ilk filmi olması.1982 yapımı bu filmin her karesinde Tim Burton'un gümbür gümbür ''ben geliyorum'' dediğini göreceksiniz.Tadını çıkarın.

A LéGY (FLY)



A LéGY (FLY)

Yönetmen : Ferenc Rofusz

Ödül: 1980 en iyi animasyon oskar ödülü

IMDB

ÖZET

Bir sineğin gözünden dünya.Macar animasyoncu Ferenc Rofursz'dan oscar ödüllü bir animasyon.iyi seyirler..

Oyun

Oyun

Oyun Afiş

Filmin konusu: Oynamak için ne 1000 dolarlık oyun konsollarına ne de onun 100 dolarlık oyunlarına ihtiyaç vardır. Tek gerekli şey istemek ve biraz da olsun hayata gülümseyebilmektir.

  • Yapımcı: Serhat Furtuna
  • Yönetmen: Serhat Furtuna
  • Senaryo: Serhat Furtuna
  • Oyuncu: Serdar Furtuna
icon for podpress Oyun: İndir

Ölüme Derkenar

Ölüme Derkenar

Ölüme Derkenar

Filmin konusu: Yaşlı bir adam küçük bir kızla asansörde mahsur kalır.

  • Yapımcı: Getto Film
  • Yönetmen: Ömer Faruk Özcan
  • Senaryo: Ömer Faruk Özcan
  • Oyuncular: Erman Okay, İris Gür, Orkun Şahin

Süre: 7 dk. 10 sn. | Boyut: 28,6 MB

icon for podpress Ölüme Derkenar: İndir

Yorgan

Yorgan

Filmden bir kare

Filmin konusu: Yıl 1980, 12 Eylül’ü takip eden günler… Şükran, yakında evlenecek yeğeni için bir yorgan siparişi verir. Düğün hediyesi olacak yorganın üzerine gelin ve damadın isimlerinin baş harfleri işlenecektir. Dönemin gergin ortamında yorgan, bazı trajik olayların başlangıcı olur.

7. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali: En İyi Kısa Film Senaryosu

  • Yapımcı: Vural Turunç
  • Yönetmen: Caner Yalçın
  • Senaryo: Caner Yalçın
  • Oyuncular: Fatih Aşkara, Enver Yılmaz, Hikmet Karagöz, Ayşegül Devrim, Serkan Keskin, Sarp Aydınoğlu, Murat Gedik, Durmuş Ceylan, Hasan Süpçin, Kaan B.Yıldırım, Şaban Güveli, Erkan Halis

Süre: 9 dk. 30 sn. | Boyut: 41,6 MB

icon for podpress Yorgan: İndir

The Resurrection - Diriliş


The Resurrection

The Resurrection


Filmin konusu: Karısı tarafından aldatılan ve bunun üzerine cinayet işleyen bir adam felaketle sonuçlanan hayatını geri kazanmak için şeytanla işbirliği yapar. Sonrasında ise adam, kadın ve gardiyan arasında bir hesaplaşma başlar.

Apple iCan ‘06 film kategorisi birincisi

* Yönetmen: Halit AKTI
* Senaryo: Halit AKTI
* Görüntü Yönetmeni: Halit AKTI
* Ses: Halit AKTI
* Yapımcı: Halit AKTI
* Kurgu: Halit AKTI
* Oyuncular: Veysel Güler, Giray Altıok, Yağmur Zehra Karakoşlu, Emrah Mat, Cem Çağlayan

Süre: 5 dk. | Boyut: 11,2 MBPodcast Video: İndir